Taş zeminde topuğunu tıkırdatarak yürüyordu genç kadın. Uzun bacaklarını sergileyen oldukça şık bir elbise vardı üzerinde. Topuklu ayakkabıları bacaklarını olduğundan daha da uzun gösteriyordu. Topuk sesleri ortalığı inletiyordu adeta. Sonra topuğu kırıldı s.rtüğün.
Beter olsun! Sen misin o kıçında elbiseyi giyen? Sen misin gözümün önünde şakkıdı şakkıdı yürüyen? İşte böyle gözlerimle kırarım topuğunu. Ne gereği var iki metre olacak? Karının bacakları da maşallah eyfel kulesi.
"Daha nereye uzayacaksın be kadın?" dedim. Jack'in Fasulyeleri hani uzuyor gidiyor bir devin evine."Amacın oraya erişip o devle yaşamak falansa söyle bana. Seni jetimle postalarım oraya. E canım baştan söyleyecektin bunu. Kırdık güzelim topuğu da. Neyse sen o ayakkabıyı bana ver. Ben yaptırırım.
Pardon? Amacın devin yanına taşınmak değil mi? O topukla beynini delerim ben senin. Bir kulağından sokarım diğerinden çıkar. Ciğerlerini deşerim. Karnını çıkarırım. Kalbini de ellerimle söker, köpeklere yediririm." dedim ama içimden.
Anca içimden derim zaten. Neyse en azından topuğu kırıldı da mağdur oldu. Gerçi hemen orada Mercedes'i aldı onu ama bu konuyu şu an açmak istemiyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder