Evlenmişler lan
11 Eylül 2012 Salı
Hayır ben şimdi kızın saçlarının ne kadar güzel olduğuna ve bana kısa saçın yakışmadığına mı yanayım?
Yoksa kızın söylediklerine mi?
İkincisi için çok gencim en iyisi saçlara takılayım ben
Babayla Edebi Konuşma Seansı
5 Eylül 2012 Çarşamba
Klasik bir babayla edebi konuşma seansına hoş geldiniz. Göreceğiniz şeyler bir o kadar tanıdık bir o kadar da garip gelebilir. Konuşma kardeşimle babam arasında geçmiş ancak iğneli lafların çoğu bana vurulmuştur.
-3 ay 3. Televizyon, bilgisayar, playstation. Başka hiçbir şey yapmadınız. Bu ne demek, biliyor musunuz?
+Ne demek?
-Elinize tabanca hayır taramalı tüfek vermişiz ayaklarınıza sıkmışsız gibi. Bu ne demek, biliyor musunuz?
+Ne demek?
-Bir süre sonra yürüyemezsiniz. Hatta koşamazsınız demek. Elalem Usain Bolt gibi uçar. Siz de bizim milli koşucular gibi geride kalırsınız.
+Ama bizimkiler de bir altın bir gümüş aldı.
Sadece kahkaha attım. O kadar valla.
Oyş DiCaprio
3 Eylül 2012 Pazartesi
Oyş DiCaprio adında yürüttüğüm gizli projemde -asdfghjk- bulunan gizli dosyalardan yani zulalarımdan birkaç parçayı sergilemeye karar verdim. Nasılsa bunlar halka açık parçalarım değil mii?
Gençliğine öldüğüm ama yaşından dolayı magazin hayatını takip edip Victoria's Secret mankenleri ya da onlarla eşdeğer olabilecek Blake Lively'le fink atmasını izlemek yerine -gördüğünüz gibi hiç takip etmiyorum- filmlerini -özellikle Titanic ve o yaşlarına ait olanları- izleyip ağzımın suyunu akıtıyorum.
DiCaprio benim hayalimde yaşayan bir adam. Hiç de babam yaşında değil ya da ablam yaşındakilerle çıkmıyor. O taş gibi, asla yaşlanmıyor ve benim. Nokta.
İlk Google arka planım olur arkadaş. Yerim ben seni. O kuğuyu da pembe panjurlu 800 metrekarelik -apartman mübarek asdfghj- evimizin arka bahçesindeki havuza koyarız kocacığım, getir bana. Tamam hayatım biliyorum. Çok hayırseverim biliyorum bir sürü hayvana bakıyoruz ama sen de biliyorsun ki evimiz çok büyük. Sana da bana da üç çocuğumuza da -iki kız bi oğlan. En büyükleri Melodi hem Melody hem Melodi oluyo her ırka gidiyo güzel isim. Ortanca Leonardo Yankı. Dedik ki madem babalarına DiCaprio diyorum oğlumuz ismini taşısın. E bi de Türk ismi de gerek. Küçük kızımız da Dünya. Ona tek isim verdik. En küçük meleğimiz- hayvanlarımıza da yeter.
Sonra ondan sıkıldım bayadır da bu haşin bakışlarla karşılıyor beni DiCaprio. Google açınca bakışlarını yiyesim geliyo pisliğin <3 Ya zaten her gün böyle bakıyo kocacığım. Nasıl da yakışıklı oy kıyamam. Yüzüne düşen saç olim kalp kalp kalp
Heheheh bu da twitter arka planım sigaraya karşıyım normalde ama hayal dünyamda yaşlanma, ölme ya da bilumum hastalıklar olmadığı için seksi görünmek için aksesuar olarak kullanabilirsin bebeğim. Çok ateşli görünmüyo mu kocam? Hey ellerinizi çekin sürtükler.
Facebook kapak fotoğrafıma merhaba deyin yeyeyeyey. Sarı saçların olim be. Şimdi ben de sarışın sayılırım. Yani saçlarımı bikaç ton -5,6,7 ton falan- açarsak of tamam açık kestane saçlarım. Çok da koyu bi renk değil sonuçta. Neyse beyaz tenliyim ben de. Çocuklarımız muhtemelen alman gibi olur aşkuuum
Haa bunlar da telefonumun duvar kağıtları. Şu an tam sana bakan fotoğrafta -bana bakıyo aslında.- bir arkadaşımla oturup kazağını nasıl yeriz diye plan yapmıştık. Önemli olan kazağın çıkması tabii yemesek de olur yani. Şu havaya bakanda da ıııı kedimiz ıııı Pamuk yok lan bu çok klişe oldu şey ıııııı ha kedilerimiz Abur ve Cubur ağaca kaçmıştı da onlara bakıyo yiğidim.
Chrome temamda da o var. Biliyorum çok şaşırdınız -.- Adam her yerde ben napiim? Ayrıca Titanic'te beni ağlatıp kendine aşık etmesi ve hayal dünyamda bir alemin efendisi olması benim suçum değil tamam mı? Sadece onun mükemmel cazibesi ve sarı saçları ve bakışları ve konuşması ve...
Oyş DiCaprio.
'Buraya başlık olarak üç nokta gelecek'
Dean W. sana sadece üç nokta gönderiyorum artık şok belirtisi olarak mı alırsın, küfür olarak mı algılarsın bilmem ama sen bu şekilde bakmaya devam edersen o üç nokta öldüğüm için konuşamadığım anlamına gelecek.
Seni Impala'nın bagajında evime kaçırıp odama kilitleyip seninle beraber sonsuza kadar orada yaşamak ve hakkında bilumum fantazik-psikopatik hayaller kurmak istiyorum.
Neden bu kadar taşsın ve Jensen, neden evlisin sen?!
-Üç nokta-
...dedin mi şöyle bir durcan ve dicen ki 'I am Chuck Bass'
Çok sevgili Chair severler,
Birkaç klişe ama sevilen Chair sahnesi hakkında konuşacağım.
1. Limo Sahnesi
İlk Chair sahnesi olarak büyük bir anlamı vardı. Limo kutsaldır zaten. Chair için ve severleri için daha da kutsal. Zaten malumunuz Chuck ve Limo arasında düzeyli bir beraberlik var, Limo dedin mi şöyle bir durcan ve dicen ki 'I am Chuck Bass.'
Tamam konuyu saptırmayak. Sonuç olarak B'nin bekaretini Chuck'a verdiği, Nate'nin nanayı, ya da zamanında Serena'yı, aldığı bir andır ki 1x7'dir yani unutmam. Öncesi de candır zaten. Kim derdi böyle pörfect bi çift olacaklar diyee.
2. Three Words, Eight Letters.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBIfWQWJ0jcZt2fAI6PnBLD1Eq8tkYYcgUWQ_ptG_ImlMHAS6UwB2gEQqLIyCj9s28OfsF-nZaJayizyKhKxiwdDjtsBG4pWJgWuF_lyJyR-o_bVplT5oMtjJyzCF5V06yW7Ov4KOpdv_x/s1600/tumblr_m57squ7KWa1rtoosfo1_500.gif)
Chuck'a nasıl sövdüğüm belli değildi lan. 'I love you öküzüm ay lav yu. Benden sonra tekrar et hadi ben gülüm' moduna girdiğim bir sahnedir. Of be Chuck'ım illa verem etcen dimi. Başka türlü olmuyo. Oy dağlaar.
3.Şükür Allahım
Romantizm dedin mi durcan ve dicen ki 'I an Chuck Bass.' Herifin yaptıklarına bak lan. Adam three words eight letters için o kadar şey alıyo, ben olcam Blair'ın yerinde onu o pörfect saçlarından tutarak nikah masasına sürüklüyo muyum sürüklemiyo muyum? Chuck Bass'mış he tamam ben Mrs Bass olana kadar o soyadının bir anlamı yok bebeğim, o kadar.
4.Fak yu
Hatırladıkça saçımı başımı yolasımın geldiği sahnelerdendir. Zaten Jenny olacak o sürtük of bi dakka çok sinirlendim -.-
Ha tamam. Hani Dorota doğum yapıyo diye B, Chuck'la buluşamamıştı da Chuck ona evlenme teklif etcekti. O hayal kırıklığıyla da Jenny'le yatmıştı. Oh Gosh!!11!!1!1!11!!
Bu yediği halta rağmen bıçaklandığında nasıl böğürmüştüm belli değil. Neyse işte bu sahne bütün o olaylardan sonraki ilk net Chair sahnesiydi ve beni bitirmişti.
5. Sana Kafam Girsin Prens Louis
Böhühühüühühühühüühühhü. Çok konuşmak istemiyorum bu sahne hakkında. Açın izleyin lan.
Şimdii biliyorum çok şeedemedim çünkü pek vaktim yok. Of ya en son, 5.sezon finalindeki o Chair sahnesi hakkında bile konuşamadım neyse gidip izliyim biraz da nostalji yapim. Gerçi PLL de izlemem gerek ama geceleri korkutuyor o beni. Sizde de olmuyor mu? En iyisi bi ara PLL hakkında da yazim ben. Tabii Caleb hakkında.
Tek kelime gençler, hem DiCaprio hem Klaus hem Ackles hem Chuck hem Caleb hem de bilumum taşlarım için,
OYŞ.
Prince of the covers
2 Eylül 2012 Pazar
Benim için coverları en iyi olan ikinci insan, Prince of the covers, Max.
Tipini de yirim şerefsizin sesini de.
Bi de Breakeven'ı bir söylüyor, oyş diyon ya.
Haa benim için en iyi coverları olan insan, King of the covers, kim derseniz
şüphesiz Sam Tsui ki halk arasında biz onu Sam Tsunami, kısaca Tsunami diye çağırıyoruz.
Gırtlağını parçaladığım nasıl sestir o, oyş.
Katy Perry Hakkında Gevezelikler
29 Ağustos 2012 Çarşamba
Sizlere Katy Perry ve Teenage Dream albümünden, kliplerinden bahsedeceğim booool gifli bir yazı yazacağım. Uzun gibi gelebilir ama yüzde 95'i giflerden oluşuyor.
Öncelikle bir Katycat olarak şunu söylemeliyim ki o benim ilham meleğim ve şarkılarıyla kendimi değerli hissetmemi sağlayan insan. Her klibi, şarkısı başka bir ruh haline iyi mutluyken de üzgünken de şarkılarıyla yanınızda olabilen biri. Sefiom seni Keytiii.
1.California Gurls
Eğer bir erkek olsaydım bu şarkı üzerimde bayaa etki bırakabilirdi. Açık bir şekilde ateşli California kızlarını anlatıyo. 'Malesef Katy, ben erkeklerle ilgileniyorum gülüm' dedirtmenin yanında 'Güzel kızlar varsa taş erkekler de vardır, California yolcusu kalmasın' da dedirtebilen dans etmelik şeker gibi bi şarkı. klibi de öyle zaten. Bir oyun tahtasına düşün Katy'nin şekerlerle yaşadığı maceralar. Hem erkekler hem de kızlar için ağız sulandıran bir video. Snopp Dogg'la da daha eğlenceli hale gelmiş şarkı. Ne kadar Snopp Dogg deyince aklıma Snoopy gelse de...
2.Teenage Dream
Gençliğini yaşa diyen bir şarkı. Hayatını yaşa. Geri dönüşü yok. Pişmanlık yok, sadece aşk. Ölene kadar dans edebiliriz. Sen ve ben, sonsuza kadar genç kalırız.
İnsanda yattığı yerden kalkıp yatağının üzerinde zıplama isteği uyandırıyor ki imkanınız varsa denize karşı küfretme şeysini bile yapabilirsiniz. Enerjik ve genç olduğunuzu hissetmenizi, hayal kurmanızı sağlayan mükemmel bir şarkı. Yani işi, gücü, dersi sallayıp hayatın keyfini çıkartma, aşık olma isteğiyle dolup taşmanıza sebep oluyo. Ama siz Katy'i dinlemeyin, oturun dersinizi çalışın çucuklar.
3.Firework
3.Firework
Bütün albüm boyunca en sevdiğim şarkıdır Firework. Tüylerimi
diken diken edebilen bir şarkı. Bir dönem uyumadan dinlediğim bir şarkı ve bana
en çok ilham veren şarkı. İnsanın içini öz güvenle dolduruyor. 'Kendine güven,
sen eşsizsin' şarkının mesajı bu. Klibinde
de toplumdan dışlanmış insanlar yer alıyor. Şişman, hasta, inek, ezik, gay öyle
ya da böyle toplumda farklı görülen insanlar. Ve bu şarkı farklılıkları ortadan
kaldırıyor. Sen özelsin ve kimse senin yerine geçemez. Sen olmazsan bir şeyler
hep eksik kalır. Çok ama çok severim bu şarkıyı. Kimseyi kişisel tercihleri ya
da bedenleri için yargılayamazsın. Onları Allah yarattı, yargılamak sana
düşmez. Kabullenmeyi anlatıyor bu şarkı, insanlara kucak açmayı. Dinlemek bile
içini cesaretle dolduruyor. Ümitsiz anlarınızda açıp bu yazdıklarımı
düşünmenizi, hissettiklerimi hissetmenizi isterim. Her zaman bir çıkış yolu
vardır. Ha bi de Katy'nin saçlarına ölmüştüm bu klipte. Gerçi ben onun
saçlarına hep ölmüşümdür.
4.E.T.
İlk çıktığı zamanlarda arkadaşlarla sınıfın kapısının önünde
elimizde 8. sınıf SBS test kitapları bağırarak söylemişliğimiz var bu şarkıyı.
Ders çalışırken dinlerdik, her yerde sözleri yazardı. Duvarlarımızda şarkının
sözlerini falan tamamlardık. Uzaylılara inanan, kendine demişliği olan Doctor
Who sever bir insan için ne büyük nimetti bu şarkı. 'Uzayda Hayat Var' adlı bi
blogun marşı olabilecek nitelikte bir şarkı. Katy'nin makyajlarının da çok iyi
yapıldığı bir klibi var. Az buçuk tırsıyor insan açıkçası. Çok başarılı
efektlerdir. Kanye West'le beraber çok iyi olmuştu bir şarkı. Of o günleri
özledim valla. Ezberlemeye çalışırdık. Şimdi şakır şakır söylerim.
5.Last Friday Night
2011 yazı boyunca dinlediğim bir şarkıdır. Hele de T.G.I.F kısmında 'Cumalar gelsin, geceler olmasın hobaa' diye gaza gelir insan. Tam bir yaz şarkısıdır ve benim için 2011 yazında Skyscraper'dan sonraki en iyi şarkılardandır. Hele klibi. Of ne kliptir o. Hiçbi klipte bu kadar güldüğümü hatırlamam. Katy'nin o Ugly Katy, diş telli modları falan tam kırılmalık zaten. Sonra inek kızımız cuma gecesini komşusu Rebecca'nın partisine uğrayarak geçirmeye karar veriyor ve ipler kopuyor. Bi tane de inek prensimiz var ki o da Glee'den Artie. Glee'deki tekerlekli sandalyeyi atması dışında değişmemiş, hala çok sempatik amaa partide taşlar da yok değil tabii. Katy'nin evrimine öldüm zaten. Özellikle teli çıkarma sahnesine sonuç olarak taş gibi bir Katy geliyor ki favorim ayakkabıları. İkisi de farklı renk ya bittim onlara. Artie de tekerlekli sandalye dinlemiyor döktürüyor. Kopan kopana partide sen de dinlerken tepiniyorsun.(Tescilli onaylı bi olay) Neyse işte inek prensimiz yumruklarını falan kullanıyor ve bizi kahkahalara boğuyor. Sabah Katy'nin halleri bi numara zaten ve taşı kapmış. Ugly Katy olmuş sana Lucky Katy. Tam partilik bir yaz şarkısıydı. Cumayı bekleyip de o gece evde Acun'u izleyince hayal kırıklığına uğratan bir şarkı aynı zamanda.
6. The One That Got Away
Yaşlı Katy, ne kadar da sempatiksin sen. Pamuk gibi bir nene olan Katy'nin gençliğini hatırlaması falan filan bana Titanicvari bir klip gibi geldiğinden hep daha çok etkilemiştir. Şarkı desen elden giden şansları anlatıyor. Pişmanlıkları, keşkeleri... bi de sanatçı kişiliklerin ne kadar çekici olabileceğini. Ressamlardan çok iyi sevgili olabileceğini falan.. Evet, duygusal şarkıdan bunu çıkardım vurmayın. Şaka bir yana başka bir hayatta olsa yanında kalacağını söylüyor Katy, onun olacağını. İkinci bir şans istiyor bir nevi. Kim istemez ki ikinci bir şansı? Hatalarının bedelini sevdiğini kaybederek ödemiş yaşlı bir kadını görüyoruz. İnsan dediklerinden pişman oluyor ister istemez, kırdığı insanları düşünüyor. Ya ona son söylediklerin kötü şeyler olursa? ya kötü sözlerle ayrılırsak? 'Kimseyi kırma, hataların dönüşü olmaz' diyor bence bu şarkı. 'Git ve üzdüklerinden özür dile, onları ne zaman kaybedeceğin belli olmaz.'
Ha dövmelere de ölmedim değil hani. Birbirini tamamlayan dövmeler. İnsan aşk bu diyor ister istemez ve böyle bir aşka sahip olmak istiyor. Yaşlı ve genç Katy bir araya geldikten sonra akla gelen o ayrılık sahnesi de çok damar tabii. Ama anlayamadığım bir nokta var. Neden ressam taşımız Katy'nin bir şey yapamamasına bu kadar sinirleniyor. 'Şakaymış sonra da boku çıkmış' desen surat ifadeleri hiç de şaka gibi değil ama ne olursa olsun Katy'nin yaptığı ciddi bir mallıktı. Sen git cillop gibi resmin içine et. Çocuk da sinirlenir gider tabii. Haa kaza yapmasının da sebebi Katy. O düğünden aldıkları duvak dikkatini dağıtıyor ve gidiyor gül gibi çocuk. Tabii yolun ortasında o kayalar ne arıyor belli değil ya neyse.
Ama bu klipte favorim yaşlı Katy'nin kaza yerine gelmesi, ressamcığımın ruhunu görmemiz ve arka fondaki 'You're my sunshine' detayı.
7.Part Of Me
Bu bir intikam şarkısı ve bence Russell Brand'a yapılmış bir gönderme. 'Sen beni bırakıp gittin ama işte ben buradayım ve daha güçlüyüm' diyor şarkı. 'Sen bana yok etmeye çalışabilirsin ama ruhumu kıramazsın, bu benim asla gitmeyecek parçam' diyor Katy. Klibinde de onu aldatan bir şerefsiz görüyoruz. Bütün erkekler aynı lan, dedim bunu görünce. Katy'ninkiler de benimkiler de sizinkiler de. Adamlar duygularımızı zerre önemsemiyor. Ama bu şarkı kadının gücünü gösteriyor. Asla yıkılmayacağımızı, tökezlesek bile daha güçlü doğrulacağımızı.
Klipte bunun için orduya katılma gibi bir yol seçilse de biz daha normal yollar bulabiliriz tabii. Ama yine de Katy'e kısa saçın bile yakıştığını görebildik burada. Ya da bir erkeğin bir kadını yok edemeyeceğini, sadece güçlendirebileceğini gördük.
Bu klip bence Russell Brand'aydı dediğim gibi. 'Sen beni terk ettin ama bak umurumda mı? Artık daha güçlüyüm' mesajını çakmış bir güzel. Terk edilen, kırılanlar için bu şarkı.
8.Wide Awake
'Malmışım' diyor Katy. 'Sana nasıl da kanmışım?' Bu şarkı da gözlerini daha geç açanlar için. Şak diye gerçeğe düşenler ve daha büyük hayal kırıklığına uğrayanlar için. Her ne kadar bu klip hakkında Katy'nin İlluminati'den kurtulma çabasından kurtulmaya çalıştığını düşünenler de olsa ben gözlerinin açılması, uyanması olayı hakkında konuşmayı tercih ediyorum. (İllu hakkında olanları araştırıp okumanızı tavsiye ederim, bana mantıklı geldi.)
Part of me'de ayağa kalkış süreci anlatılmıştı Wide Awake'de ise fark etme süreci anlatılıyor. Gerçekleri görme süreci. Aldatıldığını, kandırıldığını. Sağolsun Katy ablacığım bu süreçte de bize destek çıkıyor. Nasıl kaybolduğunu ve nasıl çıkışa ulaşabileceğimizden de bahsetmiyor değil.
Klibe dönersek Trailer'ı da çok kaliteli bir klip. Dikkat çekici. Zehirli bir çilek yediğini görüyoruz. Bunu farklı nitelendirenler de olsa -İllu illu of aklım oraya kayıyo hep- bunu aşk olarak da görebiliriz. Nasıl zehirlediğini. Sonra Katy, Katheryn'den yardım istiyor. Küçüklüğünden gerçek benliğinden. Ha Katy kurtuluyo sonunda ama bir de Prince Charming görüyoruz yani Yakışıklı Prens'i ama kandıracak çapraz parmaklardan belli olay. 'Artık kanmam' diyor ama 'Artık uyanığım, gözlerim açık.'
Bizim adımıza da bütün erkeklere yumruğu çakıyor. Ayakta alkışlamışlığım var burada Katy'i. E insan gaza geliyor arada. Kanmamak gerek dimi ama erkeklere? Az buçuk feminist bir şarkı olabilir ya da feminist yorumlamış olabilirim ama harika bir şarkı olduğu gerçeği ve Katheryn'in tatlılığı inkar edilemez.
Teşekkürler Katheryn Elizabeth Hudson, bütün o mükemmel ve ilham verici şarkılar için, mükemmel sesini bizimle paylaştığın için.
Seni sevmeyen ölsün Keyti <3
Grip vs. Ebru Şallı
Ölümüne kapışacak iki lanet şeydir benim için grip ve Ebru Şallı. Eğer ikisine aynı anda maruz kaldıysanız -benim gibi- sanırım ölmek daha az acı verirdi.
Dedim ki madem ikisi de hayatı berbat etmek için var kapıştirim, karşılaştirim bakalım.
Not: Dünden beri pilates yapıyorum DVD'den, Ebru Şallı'ya garezim oradan.
-Ebru Şallı 'Acıyı hisset.' derken şuh gülüşler atar.
+Grip Virüsleri sen hapşurdukça kahkaha atar.
-Ebru Şallı acılı hareketlerle seni yataklık eder.
+Grip ona karşı aldığın ilaçlarla uykunu getirir, yataklık eder.
-Ebru Şallı zorlamaktan cıvkının çıkmasına terlemene neden olur.
+Grip karşıtı ilaçlar seni terletir durur.
-Ebru Şallı ilk başladığında hamlamana ve acı çekmene neden olur.
+Grip burnunun devamlı silmekten aşınmasına ve acımasına neden olur.
Vee...
İkisi de lanet kahkahalar atarken, sen yatağında acı çekip terlerken hapşurursun ve hamlamış karnın öyle bir ağrır ki...
Tamam biraz önce hapşurdum ve gerçekten acı çekiyorum.
Yaz mevsiminde grip oldum, bu da yetmezmiş gibi pilatese başladığımın 2. günü. Bana kaderin bir oyunu mu bu?
Ha ben ölim o zaman. Valla daha az acı çekerim.
Kim, kiminle, nerede, ne zaman?
28 Ağustos 2012 Salı
GG'yi izledim izleyeli hep çıkardığım bir diyagram vardır. Defalarca arkadaşlarıma anlatmak için sıraya çizdiğim bir şey. Merak edenler varsa diye -merak edin lan- hemen paint terk bir olarak diyagramı size sunuyorum.
Valla o yukarıdaki fotoğrafı yapandan Allah razı olsun içimi okumuş, benim gibi saçma salak bir biçimde değil, gayet sanatsal olarak anlatmış.
Kim kiminle çıkıyor, kim kime giriyo belli değil. Kısaca kim kiminle anlaşılamadı gitti. Dizide belirgin bir 7'li vardı -gerçi şu an o 5'i indi ki mutluyuz bu konuda- o 7'li de kendi içinde dönüp dururdu. Bi ara Dan ve Jenny'i sevişirken görcez diye korkmadım değil.
Haa tüm bu kim kiminle olaylarına rağmen her zaman inandığum belli çiftler vardır benim.
Chuck-Blair
(Ki onlar için ayrı bir yazı yazacağım. Bittiğim bir çifttir. Oyş ne yakışır onlar. Blair Bass günlerini göreceğim günleri bekliyorum.)
Nate-Serena
(Artık ümit yok gibi görünse de hiç belli olmaz bu dizide olacaklar. Nate ve Blair'ı hiç yakıştırmazdım zaten. Ee Nate de Blair'ı Serena'yla aldattığına göre geçmiş sezonlarda, neden bir arada olamasınlar ki. Gerçi oldular ama ayrıldılar. Neden? DAN YÜZÜNDEN. Pabucumun Dan'i. Humphrey'leri hiç sevmiyorum zaten. Chair üzerinde hep kötü etkileri oldu ama bu buranın konusu değil.)
Dan-Vanessa
(Ha Vanessa diziden çıktı gitti sen neyin kafasını yaşıyon diyenler olabilir. Napim bu 7'li çin konuşuyoruz. Açıkcası ne Dan'i ne de Vanessa'yı severim o yüzden iki gıcık yakışıyorlar.)
Jenny
(Yalnız kalsın bu sürtük. Piç gibi kalsın. Blair Bass olmamasının, Chuck'ın bıçaklanmasının ve Chair olmadı diye kendini yemelerin tek sorumlusu bu pisliktir. Diziden çıktı da kurtulduk zaten oh.)
Her ne kadar artık GG'nin boku çıkmış olsa da, Gossip Girl işini bırakıp Georgina onun yerini devralmış ve bütün heyecanı batırmış olsa da tek bir çift için izlenilesi bir dizi. Chair olmasaydı zaten kimsenin diziyi izleyeceğini zannetmiyorum. Amaa Chuck ve Blair'ın tamamen kavuştuğunu görene kadar rahat etmeyeceğim de bir gerçek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)